AFAD depremle ilgili son durumu paylaştı: Yer kabuğunda 7,3 metrelik yer değiştirme oldu, şu ana kadar toplam artçı sayısı 3 bin 858
Eklenme Tarihi: 15 Şubat 2023


Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından çok yoğun artçı sarsıntı yaşandığını belirterek, “Olağan dışı bir durumla karşı karşıyayız. Şu ana kadar toplam artçı sayısı 3 bin 858.” dedi.

Tatar, AFAD Merkezi’nde Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin en büyük felaketlerinden birinin yaşandığını söyleyen Tatar, depremlerin ardından arama kurtarma faaliyetleri devam ederken, birtakım mucizevi haberlerin gelmesinin kendilerini sevindirdiğini dile getirdi.

Enkaz kaldırma çalışmalarının bütün hızıyla sürdüğünü belirten Tatar, Kahramanmaraş merkezli depremleri, “Anadolu coğrafyasının son 2 bin yılda yaşadığı en büyük depremler” olarak niteledi.

Pazarcık ve Elbistan merkezli iki depremin toplam etki süresinin yaklaşık 2 dakikalık bir zamana yayıldığına dikkati çeken Tatar, şöyle devam etti:

“Yer kabuğu her iki deprem sırasında 2 dakikalık süre boyunca çok ciddi şekilde sarsıldı. Bu her iki depremin derinliği ortalama 8,5 ila 10 kilometre arasında değişiyor. Sahadan gelen son bilgiler bize şunu gösteriyor; düne kadar birçok arkadaşımızın, buralarda açıklama yapan araştırmacıların ifade ettiği, 3-4 metreye varan yer kabuğundaki yer değiştirmelerin, dün sahadan gelen bilgiler ışığında 7 metre 30 santime kadar olduğu bilgisi var. Bunlar çok ciddi rakamlar.”

TÜBİTAK ve AFAD’ın desteği, yurt dışından gelen çok sayıda araştırmacının katkısıyla deprem bölgesinde bilimsel çalışmaların yürütüldüğüne değinen Tatar, araştırmacıların, depremin etkilerini, etkilediği alanı ve yer kabuğunda yarattığı deformasyonları ayrıntılı incelediklerini kaydetti.

– “Son 2 bin yılda yaşadığımız en büyük deformasyon”

Ortaya çıkan yaklaşık 7,5 metre civarındaki deformasyonun, Anadolu’da son 2 bin yılda yaşanan ve bir deprem sonucunda ortaya çıkan en büyük deformasyona karşılık geldiğini vurgulayan Tatar, şöyle devam etti:

“Bu deprem, bizim en önemli iki doğrultu atımlı aktif fay zonlarımızdan biri olan Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde meydana geldi. Doğu Anadolu Fay Zonunun üzerindeki 5 ayrı parçası, 5 ayrı segmenti bu deprem sonucunda kırıldı. Hatay’ın hemen kuzeyinden itibaren sayacak olursak bu depremin yüzey kırığının, sahada yapılan şu ana kadarki çalışmalara göre; Hatay’ın kuzeyinden başlayıp daha kuzeye doğru, Hassa-Kırıkhan şeklinde devam edip oradan Pazarcık-Gölbaşı ve daha da kuzeydoğuya doğru devam ettiğini biliyoruz. Bu depremler sonucunda Doğu Anadolu Fay Zonunun kırılan parçaları; Amanos-Gölbaşı, Pazarcık-Erkenek, Çardak-Göksun segmentleri olarak belirtilebilir. Sahadan gelen, elde edilen bilimsel veriler bize bunu ifade ediyor. Şu ana kadar yoğun bir artçı sarsıntısı var yani baktığınızda çok olağan dışı bir durumla karşı karşıyayız.”

Tatar, AFAD görevlilerinin, Kahramanmaraş merkezli depremleri, AFAD’ın Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi’nde ölçtüklerini, bunları sürekli yeniden değerlendirerek veri tabanına eklediklerini ifade etti.

“Şu ana kadar baktığımızda toplam artçı sayısı 3 bin 858. Bu çok ciddi bir rakam.” diyen Tatar, konuşmasını yaptığı sırada dahi artçı sayısının 3 bin 900’ü aştığına dikkati çekti.

Tatar, 3 ile 4 arası büyüklükteki artçı sarsıntı sayısının 1253, 4 ile 5 arası büyüklükteki artçı sarsıntıların sayısının ise 394 olduğunu bildirdi.

– “İzmir ve Düzce depreminin büyüklüğünde artçı sarsıntılar yaşıyoruz”

Bölgedeki vatandaşların, 3,5 ve üzeri büyüklükteki artçıları dahi hissedebildiğini belirten Tatar, şöyle konuştu:

“Vatandaşlarımız, hemen hemen her 10-15 dakikada bir hissedebilecekleri büyüklükte bir depremi yaşıyorlar. Bu kadar ciddi bir artçı sarsıntı aktivitesi söz konusu. 5 ile 6 arası büyüklükteki artçı sarsıntıların sayısı ise şu an itibarıyla 38. Bu ne anlama geliyor? Hatırlarsanız bundan 3 ay önce meydana gelen İzmir depreminin büyüklüğü 4,9, daha sonra meydana gelen Düzce depreminin büyüklüğü 5,9 yani biz şu anda bu iki büyük depremden sonra çok sayıda İzmir ve Düzce depreminin büyüklüğünde artçı sarsıntı yaşıyoruz. Bu, gerçekten ciddi bir durum.”

Depremin, bölgede yaklaşık 110 bin kilometrekarelik bir alanda doğrudan etki yarattığının altını çizen Tatar, “Bu deprem ülkemizin doğudan batıya her yerinde hissedildi. Hissedilme oranları, şekli, boyutu farklı olmakla beraber ülkemizin her yerinde az, orta ya da yüksek şiddette hissedildiğini biliyoruz.” diye konuştu.

Depremin boyutlarının büyüklüğünü anlatmak için örnekler veren Tatar, şunları söyledi:

“Bu deprem, Avrupa’daki birçok ülkenin yüzölçümünden daha büyük. Yunanistan, Avusturya, Lüksemburg ve birçok Avrupa ülkesinden, Ürdün ve birçok farklı farklı ülkeden çok daha geniş bir alana yayılan büyük bir depremle karşı karşıyayız. Burada önemli bir hususu tekrar hatırlatmak istiyorum: Artçı sarsıntılar devam ediyor, halen bölgede çok sayıda yıkılmamış ağır ya da orta hasarlı bina var. Vatandaşlarımızın bu binalardan uzak durması çok büyük önem taşıyor. Çünkü 4 ve üzeri hatta 5 ve üzeri büyüklükte meydana gelebilecek artçı sarsıntıların sonrasında özellikle yıkılmayan binalarda da yıkımlar gerçekleşebilir. Bu yüzden vatandaşlarımızın buralardan uzak durmasında son derece büyük yarar var. Bir yandan arama kurtarma faaliyetleri diğer yandan bu faaliyetlerin bittiği yerlerde enkaz kaldırma faaliyetleri sürüyor. Dolayısıyla buralarda muhakkak vatandaşlarımızın görevlilere yardımcı olmasını özellikle rica ediyoruz.”

Deprem bölgesinin kimi yerlerinde yoğun kar yağışı olduğuna dikkati çeken Tatar, “Buralarda çığ tehlikesi olabilir. Kimi yerlerde, özellikle kırsaldaki yerleşim alanlarına yakın bulunan bölgelerde vatandaşlarımızın, tüm kamu görevlilerinin bu anlamda daha dikkatli, teyakkuz halinde olmasını özellikle rica ediyoruz. Bunun dışında yine sahadan gelen bilgilere, bilimsel verilere baktığımızda, kimi yerlerde de aynı zamanda heyelan veya kaya düşmesi tehlikesinin olduğu alanlar da var. Bunlar tabii ikincil afetler, ikincil olaylar diyebileceğimiz olaylar ama bunları da dikkate almakta büyük yarar var.” değerlendirmesinde bulundu.

– “Depremlerle 30 katrilyon jul enerji açığa çıktı”

Halen mucizevi kurtuluşlar olduğunu belirten Tatar, daha önce depremlerde 15 gün sonra dahi enkaz altından kurtuluşların görüldüğünü, “İnşallah bu büyük felaketler sonrasında da enkazların altında halen şu saatte dahi vatandaşlarımızı canlı kurtarabiliriz diye ümit ediyorum.” dedi.

Yapılan gözlemlere göre yer kabuğunda 400 kilometre üzerinde yüzey kırığının olduğunu aktaran Tatar, ilerleyen günlerde bütün saha tarandığında yüzey kırığının bunun da üzerinde olduğunun görülebileceğini anlattı. Tatar ayrıca “Depremlerle 30 katrilyon jul enerji açığa çıktı.” bilgisini verdi.

Hasar tespit çalışmalarının sürdüğünü belirten Tatar, vatandaşların bu çalışmaların sonuçlarını e-Devlet üzerinden sorgulayabileceklerini hatırlattı.

Türkiye deprem tehlike haritasına çok yoğun bir ilgi bulunduğunu, vatandaşların bulundukları noktalardaki deprem tehlikesini öğrenmek istediğini ifade eden Tatar, yoğun talep nedeniyle zaman zaman sistemde yavaşlamalar olabildiğini belirtti.

Vatandaşların bu ilgisinin kendilerini mutlu ettiğini aktaran Tatar, “Ama tabii bunun uygulamaya dönüşmesi ve bir an önce bu depremin acılarını sardıktan sonra bizim gerçekten afetlere karşı dirençli şehirler ve toplumlar oluşturma konusundaki çabalarımızın artarak devam etmesi gerekiyor.” diye konuştu.

– “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çok geniş bir grupla sahada”

Yaşanan travmanın bir başka önemli husus olduğunu dile getiren Tatar, sahada çok ciddi bir psikososyal desteğe ihtiyaç duyulduğunu, bu anlamda özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ekiplerinin çok geniş bir grupla sahada olduklarını bildirdi. Tatar, gönüllü uzmanların, sivil toplum kuruluşlarının da sürece katkı sağlamaya çalıştığını söyledi. Orhan Tatar, yaşanan travmanın bir an önce hafifletilmesi adına basın mensuplarına da önemli görevler düştüğünü kaydetti.

İyileştirme süreçlerinin çok hızlı şekilde sürdüğünü belirten Tatar, özellikle ülkedeki tüm üniversitelerden birçok uzman araştırmacının bu sürece katkı sağlamak istediğini, bu anlamda özellikle yer seçimi, altyapı sistemlerinin güçlendirilmesi, enkazların kaldırılması, molozların çevresel etki değerlendirmesi gibi süreçlerin doğru şekilde yürütülmesi adına hem sahada olan hem de üniversitelerde bulunan uzman araştırmacılardan ciddi destek aldıklarını bildirdi.

Bunun koordinasyonunu TÜBİTAK ile yürüttüklerini aktaran Tatar, farklı kurum ve kuruluşların da bilimsel destek vermeye devam ettiklerini söyleyerek, şunları kaydetti:

“Yakın zamanda bütün deprem bölgesinde bir LIDAR taraması yapacağız. Milimetre boyutunda yer kabuğundaki deformasyonların hangi boyutta olduğunu anlamak açısından bizim için çok önemli. Bir yandan da bu çalışmaları koordine etmeye çalışıyoruz. Bu verilerin gelecek kuşaklara aktarılması ve bu tür depremlerin bir daha yaşanmaması için neler yapılması gerektiği konusunda bilimsel olarak şu anki depremin yarattığı etkilerin ortaya konulması son derece büyük önem taşıyor. Bu anlamda da bir yandan barınma bir yandan iyileştirme süreçleri devam ederken diğer yandan bu konu göz ardı edilmeden süreci koordine etmeye çalışıyoruz.”