Daha 8 yaşında dayısının yanında öğrendiği avcılığı, 50 yaşında bir günde bırakan kuş fotoğrafçısı Ali Özdinç, bunun nedenini, “Gözünün içine baktığım, fotoğrafını çektiğim hayvanı nasıl vurayım?” diye sorarak, açıklıyor.
2014 yılından beridir kuş fotoğrafçılığı ile ilgilenen Özdinç, “O bir saniyeyi yakalamak, kuşa yaklaşmak, kuşu yaklaştırmak önemli… Bazen kuşun gözbebeğinde kendini görürsün” diyerek, detayın önemini vurguluyor.
Özdinç, nadir görülen bir kuşu fotoğrafladığında hissettiği duyguyu ise, “Çok sevdiğin birini görmek gibi” benzetmesi yaparak, ifade ediyor.
Kuş fotoğrafçısı Ali Özdinç, radikal bir kararla avcılıktan kuş fotoğrafçılığına geçiş hikayesini ve kuş fotoğrafçılığının püf noktalarını Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.
Kuş fotoğrafçılığına başlamadan önce avcılık yapan Özdinç, avcılığa 8 yaşında dayısının yanında başladığını belirterek, o günleri, “Eşeğin üstüne binerdik. O vururdu, ben de iner alırdım” sözleriyle anlattı.
Çocukluk yaşında tanıştığı avcılığı 50 yaşına kadar sürdüren Ali Özdinç, kuş, manzara, makro fotoğrafçılık olarak başladığı serüveninde daha sonra kuş fotoğrafçılığına ağırlık veriyor. Doğaya her zaman meraklı olduğunu dile getiren Özdinç, fotoğrafçılığa olan ilgisini, “Çocukluktan beridir basit kameralarla gittiğimiz yerlerin fotoğrafını çekme merakım vardı. Daha sonra internette ve televizyonda gördüğüm kuş fotoğrafları ilgimi çekti” diyerek, ifade etti.
– “Gözünün içine baktığım, fotoğrafını çektiğim hayvanı nasıl vurayım?”
Kuş fotoğrafçılığına başladığı ilk sene, sezon açılışında avlanmaya giden Özdinç, o gün yaşadıklarını ve 8 yaşından itibaren ilgilendiği avcılığı bir günde bırakma kararını şu sözlerle anlattı:
“Başladım yürümeye ayaklarım geri geri çeker. Çünkü daha önce fotoğrafçılığa başladım, turaç falan çekerdim. Hayvanlar bana yaklaşıyordu. Rüzgar da çıkınca, ‘beni eve bırak’ dedim arkadaşa… ‘Acaba vazgeçeyim mi?’ diye bir düşünce oldu içimde… Arkadaşım, ‘Tamam gidelim, öğleden sonra çıkar başka yere gideriz’ dedi. Ben de, ‘Ben vazgeçtim bu işten’ dedim. Beni eve bıraktı. Kamerayı alıp, direkt Sadrazamköy’e gittim. O gün bugündür avı bıraktım, tüfekleri de sattım.
Rüzgarı bahane buldum aslında, vuramazdım. 7-8 metre yanıma gelen turaçın gözünün içine bakarak, fotoğrafını çektim. Gözünün içine baktığım, fotoğrafını çektiğim hayvanı ondan sonra nasıl vurayım?”
Ava gidenleri yermediğini, yıllarca kendisinin de avcılık yaptığını belirten Ali Özdinç, “Ama her şey kontrollü olsa çok daha iyi olur. Ben çok seneler önce ava gittiğim, doğayı bildiğim için o zaman ne kadar çok keklik vardı, şimdi ne kadar azaldı keklik, turaç popülasyonu… Hayret içinde kalır insan” diye konuştu.
– “Kıbrıs’ta dört tane ilk kaydım var”
İngilizlerin daha önce yaptıkları kayıtlara göre Kıbrıs’ta 300 kusur kuş türü görüldüğünü, kendisinin ise Kıbrıs’ta ilk kez görülen dört tane kuş türü kaydı olduğunu ifade eden Ali Özdinç, “262 tür kuş çektim Kıbrıs’ta şimdiye kadar… İlk 150-160 türe kadar çekersiniz, vardır bol olan kuşlar fakat ondan sonrası nadirat, çekmek çok zor” dedi.
– “Kuş durup sizi beklemez. Siz onu bekleyeceksiniz”
Kuş fotoğrafçılığını hobi olarak yaptığına ancak çok zahmetli ve masraflı bir iş olduğuna dikkat çeken Ali Özdinç, “zahmet” derken ne demek istediğini şu sözlerle anlattı:
“Kuş durup sizi beklemez. Siz onu bekleyeceksiniz. Bazen gelir bir saniye kalır, bazen 10 dakika önünde dolaşır kuş… Arabadan çekim yaparız. Bir arabada iki kişiden fazla olmaz biri önde, biri arkada oturur. Bazen gerektiğinde oturduğumuz camın tarafına kamuflaj çekeriz ki ürkek kuş olduğunda ürküp kaçmasın diye… Saatlerce, usanmadan bekleriz. Çünkü kuş beklerken, gideyim, bakayım, geleyim olmaz. Her an, her saniye bir şey gelebilir. Kuş önünüzde durmaz ‘beni de çek’ diye… O bir saniyeyi yakalamak önemli… O bir heyecan, bir de kuş geldiğinde adrenalin salgılanır gibi bir şey olur.”
– “Kuşa yaklaşmak, kuşu yaklaştırmak önemli”
Kuş fotoğrafı çekmek için iyi bir DSLR veya aynasız makine gerektiğini ifade eden Ali Özdinç, “kuşa yaklaşmanın” önemini ise şöyle dile getirdi:
“Kuş fotoğrafçılığında esas olan uzağı çekmek değil, kuşa ne kadar yaklaşırsanız odur mesele…5-6 metreden kuşu çekeceksin ki kuşun tüy detayı çıksın, gözü, gözüne vuran ışık çıksın. Bazen kuşun gözbebeğinde kendini görürsün yani kuşa yaklaşmak, kuşu yaklaştırmak önemli… Adım adım, arabadan indin kuş kaçar. Yürüyerek kuş çekilmez. Ne kadar yaklaşabilirsen, sessizce, ürkütmeden…
Çiftleşme zamanları ise sese daha fazla tepki verir kuşlar. Her türlü kuşun sesi var telefonumuzda kayıtlı. Fotoğraf çekmeye gittiğimizde sesleri çaldırırız. Bilhassa çiftleşme zamanları çaldığınızda turaça, kekliğe yanınıza kadar gelir. Kuşları çekmek için bu da bir yöntem.”
Pandemiden önce kuş fotoğrafçılığına daha çok vakit ayırdığını, gün aşırı Sadrazamköy ve Haspolat bölgesine gittiğini anlatan Özdinç, pandemiden sonra azalttığını, masrafların da arttığını belirterek, “Yakıt fiyatları da arttı. Mesela bir Karpaz’a gidip, gelmek 350 km…” diye konuştu.
– “Çekim yaptığımız alanlar genelde burun bölgeleri…”
Çekim yaptıkları alanların genelde burun bölgeleri olduğunu dile getiren Özdinç, şöyle devam etti:
“Karpaz’ın en dip ucu burunda, Sadrazamköy ile Kormacit burun arası, sulak bölgeler olarak Kukla… Güney Kıbrıs’ta da çok bölgeye gidiyorum. Akbaba çekmek için Piskobu bölgesine mesela… Ağrotur Lady’s Mile civarı, Trodos. Trodos’ta fotoğrafladığınız kuşları başka yerde göremezsiniz, yüksek rakımın kuşları.”
-“Çok sevdiğin birini görmek gibi…”
Nadir görülen bir kuşu fotoğrafladığında büyük bir ferahlık hissettiğini söyleyen Ali Özdinç, duygularını şöyle ifade etti:
“Büyük bir ferah… Çok sevdiğin birini görmek gibi… Bir heyecan verir sana ve enerji toplarsın. Kuş fotoğrafçılığı çok zevkli bir iştir hayatın monotonluğundan çıkarsın, stres diye bir şey kalmaz. Çünkü aklın başka yerde, başka bir şey düşünüyorsun. Ben çok sabırsız bir insanım, evdeki bir işi hemen yaparım, tavla oynayamam mesela uzun uzun… Fotoğraf için saatlerce aynı pozisyonda beklerim umurumda olmaz. Bu başka bir şey, haz veriyor.”
– Akbabalar ve azameti…
“Bugüne kadar gördüğünde en heyecan duyduğu kuş türü ve çektiği karenin hangisi olduğu” sorusuna hiç düşünmeden “akbabalar” yanıtını veren Ali Özdinç, bunun nedenini ise, “Azameti… 3 metreye yakın kanat açıklığı var” diyerek, açıkladı.
Kuş fotoğrafçılığı yapan kişilerin esas amacının çevreye olan farkındalığın artması olduğunu vurgulayan Ali Özdinç, “Kuş fotoğraflarını ne kadar çok insan paylaşırsa sosyal medyada, doğaya ve çevreye karşı duyarlılık da o kadar artar. Dünya sadece insanların değil” dedi.
-“Kıbrıs’ta kuş çeşitliliğinin en fazla arttığı dönem göç zamanları olan ilkbahar ve sonbahar”
Kıbrıs’ta kuş çeşitliliğinin en fazla arttığı dönemin göç zamanları olan ilkbahar ve sonbahar olduğunu ifade eden Ali Özdinç, “Kışta da gelip, kışı burada geçiren kuşlar vardır ama çekeceğiniz 4 veya 5’tir… Göç mevsimi çok nadir kuşlar görebilirsiniz” diye konuştu.
Özellikle İngiltere’den emekli kişilerin kuş fotoğrafçılığı için ilkbahar ve sonbaharda 3 aylığına ülkeye geldiğini belirten Özdinç, Avustralya’dan da göç zamanı gözlem yapmak için turla gelen insanlar olduğunu söyledi.
– “Kuş çeşitliliği her geçen sene azaldı”
Fotoğrafçılığa ilk başladığı zamanlarda Kıbrıs’taki kuş çeşitliliğinin daha fazla olduğunu ancak her geçen sene azaldığını ifade eden Özdinç, “Bu bizden kaynaklı değil. Genel olarak mevsim değişikliklerinden. Mevsimler şaşırdı. Kuş beslenecek bir şey bulamadığında gider… Kuş popülasyonunda azalma var, eskiden gördüğümüz kuşları göremiyoruz” şeklinde konuştu.
– “Avlanmayla av bitmez ama kaçak av bitirir… Kontrolsüz zehir kullanılıyor”
“Avlanmayla av bitmez” diyen Özdinç, kuş popülasyonunun korunması için yapılmaması gerekenleri ise şu sözlerle dile getirdi:
“Avlanmayla av bitmez ama kaçak av bitirir. Bir de en önemlisi zehir, kontrolsüz zehir kullanılıyor. Mesela arpaya, buğdaya atılan zehir… Ben 1983’te Yenikent bölgesine taşındım. Benim evimin önünde o zamanlarda 10-15 tane keklik birden kalkardı, 8-10 tane tavşan görürdüm. Zaten senelerdir yasak bölge, hiç ava açılmamış bir bölge. Şimdi git hiçbir şey göremezsin, neden? Av mı bitirdi o hayvanı yok, zehirlemeler bitirdi.
Eskiden çam kese böceği falan mı duyardık? Keklik, turaç onları yerden toplar yerdi. Zararlı böcekleri, kuşlardır yiyen. Eski zamanda ağaçlara zehir mi, ilaç mı atarlardı? Böceklerin çıktığı zaman göçmen kuşların da gelme zamanıydı. Yüzlercesi, binlercesi gelirdi ve bütün bu zararlı böcekleri yerlerdi.”
– “Belli bölgelerin bilinçli şekilde korunması gerekiyor”
Avlanmaya açılan bölgelerde kuş popülasyonuna göre değişikliğe gidilmesi gerektiğini belirten Özdinç, şunları kaydetti:
“Örneğin Sadrazamköy, orada Kormacit burnu belli bir bölge. Diyorlar ki fenere giden yolun sağı yasak, solu serbest ama senelerdir aynı. O bölgeyi birkaç sene olsun kapatın, çoğalsın hayvancıklar. Haspolat bölgesinin hem kuzeyini hem güneyini açarsan oradaki popülasyon biter. Belli bölgelerin bilinçli şekilde korunması gerekiyor.”