Avrupa’nın zorlu birlik projesi 74. yaşında
Eklenme Tarihi: 08 Mayıs 2024

Temellerinin atıldığı 9 Mayıs 1950’den bu yana birçok varoluşsal krizden geçen Avrupa Birliği (AB), son dönemde Rusya ile savaşan Ukrayna’ya uzun dönemli destek sağlama, Orta Doğu’da tırmanan gerilimde ortak tutum belirleme, gelecek genişlemesine hazırlanma, göç krizlerine sürdürülebilir yanıtlar verme, sanayiyi güçlendirme, yatırımları ve rekabetçiliği artırma gibi çeşitli alanlarda sınamalarla mücadele ediyor.

AB’nin temelleri, 74 yıl önce İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinin ardından atıldı. Bu dönemde, Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, adını taşıyan planla Avrupa’nın birleşik bir yapıya doğru adım atmasını sağladı.

Schuman Planı, Avrupa’da kalıcı barışı sağlamak için Fransız-Alman dostluğunun önemini vurgulayarak bu iki aktörün ortak kömür ve çelik üretiminin sağlanmasını önerdi. Bu öneriyle 1951’de Federal Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg tarafından Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kuruldu.

AKÇT, 1957’de Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) dönüştü. Bu, Avrupa’nın ekonomik entegrasyonunu sağlayacak önemli bir adımdı.

– Genişlemeler ve anlaşmalar

AB, kuruluşundan itibaren 7 kez genişledi ve yeni anlaşmalarla yapısını şekillendirdi.

1973’te İngiltere, Danimarka ve İrlanda’nın katılımıyla üye sayısı 12’ye ulaştı. 1981’de Yunanistan AB’ye üye oldu.

1985’te Almanya, Belçika, Fransa, Lüksemburg ve Hollanda’nın imzaladığı Şengen Anlaşması’yla sınırlardaki vize ve gümrük kontrolleri kaldırıldı. 1986’da İspanya ve Portekiz AB’ye katıldı.

1 Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi ile Avrupa Topluluklarını oluşturan anlaşmalar, ilk kez kapsamlı şekilde değiştirilerek yeni ortak politikalar belirlendi.

1993’te Maastricht Antlaşması, AB’nin mevcut yapısını oluşturan nihai anlaşma oldu. Aynı yıl yapılan Kopenhag Zirvesi’nde, AB’ye üyelik kıstasları belirlendi. “Kopenhag Kriterleri” olarak bilinen bu koşulların, AB üyelik başvurusu kabul edilen tüm aday ülkeler tarafından yerine getirilmesi ilkesi benimsendi.

Birlik, 1 Ocak 1995’ten itibaren “Avrupa Birliği” olarak anılmaya başlarken, aynı yıl Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla 15 üyeye ulaştı.

1999’da ortak para birimi olan “avro” kabul edildi ve 2002’de 12 ülkede tedavüle girdi. Halihazırda 20 AB ülkesinde kullanılan avro, dünyanın en güçlü ikinci para birimi konumunda bulunuyor.

AB, 1 Mayıs 2004’te, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya’nın katılımıyla beşinci ve en büyük genişlemesini yaşadı.

Bulgaristan ve Romanya’nın 2007’de, Hırvatistan’ın ise 2013’te AB’ye katılmasıyla üye sayısı 28’e çıktı.

AB’nin mevcut aday ülkeleri arasında Arnavutluk, Bosna Hersek, Karadağ, Gürcistan, Moldova, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Ukrayna ve Türkiye olmak üzere 9 ülke bulunuyor.

– Ekonomik zorluklar, göç krizleri, terör saldırıları, Brexit

2008’de başlayan küresel kriz, AB ülkelerini kamu açığı, rekabet gücü kaybı ve işsizlik gibi sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Avro Bölgesi ekonomisi 2009’da yüzde 4,1 küçülerek tarihindeki en büyük daralmayı yaşadı.

Yunanistan’da 2010’da patlak veren borç krizi, kısa sürede diğer Avro Bölgesi ülkelerini de etkiledi. Küresel kriz, AB genelinde borç krizi ve ekonomik krize dönüşürken, üye ülkelerde kitlesel protestolara neden olan “kemer sıkma politikaları” uygulandı.

2011’de başlayan Suriye iç savaşı ise Avrupa’ya büyük bir göç dalgası getirirken, göçmen kriziyle mücadele, AB’nin öncelikli gündem maddelerinden biri oldu.

Göçmenlerin üye ülkelere kabulü zaman zaman krizlere neden olurken, kriz 2015-2016 döneminde zirveye ulaştı. AB’nin gündemi düzensiz göçmenlerin üye ülkeler arasında nasıl dağıtılacağı, hangi kıstaslara göre ve ne şekilde geri gönderilecekleri konusuna odaklandı. Üye ülkeler arasındaki farklı tutumlar, bu konuyu AB için yıllarca düğüm haline getirdi.

Öte yandan Suriye’deki iç savaşla bağlantılı olarak DEAŞ’ın küresel çapta güçlenmesi, Avrupa başkentlerine terör saldırıları olarak yansıdı.

Bu gelişmelerin ortasında, Birliğin güçlü üyelerinden İngiltere, 23 Haziran 2016’da yapılan referandumda AB’den çıkma kararı aldı.

Brüksel-Londra hattında 4 yıl süren sancılı sürecin ardından, 31 Ocak 2020’de İngiltere resmen AB’den çıktı.

– Son dönemdeki en önemli sınama: Ukrayna’daki savaş

2020’de dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının bir dönem “merkez üssü” haline gelen AB, uzun salgının neden olduğu ekonomik durgunluktan nasıl çıkılacağı konusunda ortak bir tutum belirleyemezken siyasi anlamda da birbirinden uzaklaştı.

Salgının etkileri hafiflemişken AB, Şubat 2022’de tarihi boyunca önüne çıkan en zorlu sınamalardan biriyle karşı karşıya kaldı.

Savaşın yaklaşık 80 yıl sonra Avrupa kıtasına geri dönmesiyle AB, dış ilişkilerden savunmaya, ekonomiden enerjiye birçok alanda sınav vermeye başladı.

Rusya-Ukrayna savaşında Kiev yönetiminden yana net tavır alan AB ve üye ülkeleri, şimdiye kadar bu ülkeye çok sayıda silah ve mühimmat sevk etti, birbiri ardına mali destek paketleri kabul etti.

Ukrayna’ya 24 Haziran 2022’de AB’ye aday ülke statüsü verildi.

Halihazırda bir yandan Ukrayna’ya askeri ve mali desteğin nasıl uzun vadeli ve kurumsal hale getirilebileceği, bir yandan da mühimmat tedarikinin artırılması ve hızlandırılması için Avrupa savunma sanayisinin güçlendirilmesi AB’nin öncelikli gündeminde yer alıyor.

– Unutulan skandal: Avrupa Parlamentosundaki yolsuzluk

AB, 2023’ü “demokrasi evi” olarak adlandırdığı Avrupa Parlamentosundaki (AP) yolsuzluk skandalıyla karşıladı.

Dönemin AP Başkan Yardımcısı Yunan Milletvekili Eva Kaili’nin, Brüksel’de Belçika polisince gözaltına alındığı yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama soruşturması, kısa sürede AP bağlantılı yeni isimlerin eklenmesiyle büyüdü. Birçok noktada yapılan aramalarda 1,5 milyon avro nakit ele geçirilen soruşturma kapsamında zaman içinde tüm tutuklular şartlı tahliye edildi.

Olay, AB içinde ilk etapta büyük yankı uyandırdı, AB kurumlarının güvenilirliği sorgulanmaya başlandı ancak konu, kısa sürede AB’nin gündeminden çıktı.

– Göç düğümü ve yeni kurallar

Düzensiz göçle mücadele konusu, Kovid-19 salgını, ardından Ukrayna’daki savaş nedeniyle AB’nin gündeminden bir süre uzak kaldı.

Ancak salgının etkilerinin hafiflemesiyle hemen her güzergahta göçün canlanması, 2021 yazında Afganistan’da Taliban’ın yeniden yönetime gelmesi ve 2022’nin başında Ukrayna’daki savaşın tetiklediği yeni göç dalgası, AB’yi yeniden göçe odaklanmaya zorladı.

Son iki yılda yapılan sayısız toplantı neticesinde AB ülkeleri, Birliğin yeni göç ve iltica kuralları üzerinde anlaştı. AP’nin onayından nisanda geçen anlaşmanın önce AB Konseyinde kabul edilmesi, uygulamaya konulabilmesi içinse tüm üye ülkelerin anlaşmayı iki yıl içinde ulusal hukuklarında kabul etmesi gerekiyor.

AB’nin dış sınırları güçlendirme, iltica başvurularının süratle sonuçlandırılması, başvurusu reddedilenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmelerinin hızlandırılması, kaynak ülkelerle işbirliğinin artırılması, anlaşmaya dair önemli unsurlar oluşturuyor. Uluslararası insan hakları kuruluşları, yeni kuralların sınırdaki kontrollerin genişletilmesinin, göçmenlerin aylarca gözaltı merkezlerinde kalmasının yolunu açabileceğinden endişe ediyor. Ayrıca “mücbir sebep” durumlarında üye ülkelere çeşitli muafiyetler sağlaması nedeniyle uygulamada mülteci hukuku ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilmesi riskine dikkati çekiliyor.

– Orta Doğu’daki gerilim ve eleştirilere hedef olan tutum

İsrail’in Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’de başlattığı ve giderek şiddetlenen, sivil kayıplara yol açan saldırıları karşısında AB, ortak tutum belirlemek konusunda zorlandı.

Başta AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen olmak üzere AB liderleri, duruma ilişkin değerlendirmelerinde Gazze’deki can kayıplarını ve giderek kötüleşen insani durumu görmezden gelerek sık sık “İsrail’in kendini savunma hakkı” bulunduğuna dair açıklamalar yaptı.

Bu durum, AB içerisinde tepkilere neden oldu. Avrupa başkentlerinde birbiri ardına düzenlenen Filistin’e destek gösterilerinde, AB’nin “insan hakları konusunda sınıfta kaldığı”, “çifte standartlar birliği” olduğu yorumları yapıldı.

AB liderleri, 7 Ekim’den sonra bir araya geldikleri zirvelerde ortak tutum belirlemekte oldukça zorlanarak ancak “insani ateşkes” çağrısında bulunabildi.

– Genişleme için hedef sene: 2030

AB’ye yeni üyelerin dahil edilmesi konusu da son yıllarda Birliğin gündeminde yer aldı.

Yeni aday ülkeler Ukrayna, Moldova ve Bosna Hersek’le katılım müzakerelerinin başlamasına karar verilirken Gürcistan’a ise “adaylık” statüsü verildi.

AB liderleri bir araya geldikleri son zirvelerde Batı Balkanlar’daki ülkelerin tümünün katılım sürecinin hızlandırılması konusunda fikir birliğine varırken, Birliğin de kendi içinde 2030’a kadar yeni üyeleri kabul etmek için hazırlanmasında mutabık kaldılar.

– Avrupa seçime gidiyor

AB’ye üye 27 ülkedeki yaklaşık 400 milyon seçmen, 6-9 Haziran’da sandığa gidecek.

Avrupa, küresel salgın, enflasyon ve savaşla karşı karşıya kaldığı 5 zorlu yılın ardından seçime gitmeye hazırlanırken, aşırı sağcı partilerin AP’de sandalye sayısını artırması bekleniyor.

Anketlere göre, haziranda seçmenin oyunu büyük ölçüde ekonomik durum belirleyecek. Ekonomik zorluklar ve hayat standartlarındaki düşüş, Ukrayna’daki savaş, göç krizi ve iklim gibi başlıklar ise oy kullanırken ikincil derecede önem taşıyacak.

Avrupalıların yüzde 47’si hayat standartlarının geçen yıl düştüğünü, yüzde 37’si faturalarını ödemekte zorlandıklarını ifade ederken, yüzde 73’lük kesim de yaşam maliyetinin 2024’te daha da artarak standartlarının düşmeye devam edeceğini düşünüyor.