DAÜ’de“KKTC Sosyal Güvenlik Sistemi Yapısal Sorunlar, Sürdürülebilirlik ve Çözüm Önerileri” paneli yapıldı
Eklenme Tarihi: 18 Ocak 2023

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İşletme ve Ekonomi Fakültesi tarafından “KKTC Sosyal Güvenlik Sistemi Yapısal Sorunlar, Sürdürülebilirlik ve Çözüm Önerileri” konulu panel gerçekleştirildi.

Rektörlük Binası Senato Toplantı Odası’nda düzenlenen panelde, DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Tarık Timur moderatörlüğünde sunumlar yapıldı.

Panelde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy “Genel Sağlık Sigortasının Gerekliliği ve Uygulanabilirliği”, Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Devrim Barçın “Asgari Ücretle Çalışan Sigortalıların Emeklilik Sorunları ve Çözüm Önerileri”,  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eski Müsteşarı Erçin Tekakpınar “Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Süreci ve Kayıt Dışı İstihdam”, DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Güven Lisaniler “İşgücüne Katılım Belirleyenleri ve Kadın Emeğine Yönelik Algının Sosyal Güvenlik Yansımaları” ve DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Ulaş Altıok “Sosyal Güvenlik Emeklilik Sisteminin Sürdürülebilirliği ve Mali Yapıya Etkileri”  konularında sunumlar gerçekleştirdi.

Panelin açılışında konuşan DAÜ İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Besim, fakülte olarak ülkenin öncelikli sorunlarına işaret ederek katkı koymaya çalıştıklarını söyledi.

Sosyal güvenliğin toplumun her kesimini kapsayan geniş bir konu olduğunu vurgulayan Besim, ülkedeki en büyük sorunun sosyal güvenliğin fonlanması açısından önemli olan iş gücüne katılımın düşük olması olduğunu kaydetti.

Ülkedeki kayıt dışılığın önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Besim, ülkede prim ödeyenlerin yüzde 80’inin asgari ücretten beyan ettiğinin altını çizdi.

DAÜ Rektörü Prof. Dr. Aykut Hocanın, DAÜ’nün yasayla kurulmuş tek devlet üniversitesi olarak topluma hizmet sorumluluğu olduğunun altını çizdi.

Hocanın, DAÜ’nün dünya standartlarını uygulayarak önemli adımlar attığını belirterek, projelerini gerçekleştirirken Bakanlar Kurulu’ndan gerekli desteği göreceklerine inançlarının tam olduğunu kaydetti.

Panelde ilk sunumu yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy, sağlık hakkının anayasal güvenceye kavuşturulmuş temel bir insan hakkı olduğunu belirtti.

Taçoy, sağlık hakkının, yaşam hakkının bir uzantısı ve ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, yaşam hakkının korunmasının devletin ve anayasanın güvencesi altında olduğunun altını çizdi.

Tüm hakların temelini yaşama ve sağlık hakkının oluşturduğunun altını çizen Taçoy, yaşama hakkı olmazsa diğer hakların kullanılmasının olanaksız hale geldiğinin altını çizdi.

Sağlığı yerinde olmayan ve ekonomik sorunları çözülmeyen insanın diğer haklarıyla ilgili güvencelerinin anlamı olmayacağını belirten Taçoy, “Bir ülkede sağlık hakkını güvenceye almadan diğer hakların varlığı ve güvencesinden söz edilemez” dedi.

Sağlık hizmetlerinin etkin sunumunun toplumsal gelişimin en temel ögelerinden olduğunu kaydeden Taçoy, öncelikli sağlık hizmetlerinin niteliği ve niceliğinin artırılmasına devletin önem vermesinin zorunluluğuna vurgu yaptı.

Hasan Taçoy, son yıllarda artan nüfus yoğunluğunun bir yandan sağlık harcamalarının artmasına neden olurken, diğer yandan da sağlık hizmetlerinin finansman yapısına ilişkin tartışmaları artırdığını belirtti.

Taçoy, “Özellikle bütçe açıkları nedeniyle birçok kamu hizmeti ve sağlık hizmeti finansmanının ağırlaştığı sağlık alanında finansman sıkıntısının artmaya başladığı görülmektedir” dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Taçoy, “Sağlık hizmetleri, gerektirdiği finansmanın yaratılması açısından birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de primli sisteme dayalı olup, ekonomik gücü ve etkisine bakılmaksızın ortaya çıkacak hastalık riskine karşı toplumun bütün bireylerinin eşit ve etkin bir şekilde yararlanması tartışılmaları ve yasa çalışmaları yıllardır yapılmaktadır” dedi.

Dünya genelinde sağlık harcamalarında ciddi bir artışın söz konusu olduğuna değinen Taçoy, bireylerin ödeme güçlükleri nedeniyle sağlık hizmetlerine erişememe riskini ortaya çıkardığını söyledi. Taçoy, bu riskin azaltılması ve ortadan kaldırılması için ülkeleri sağlık finansmanı konusunda düzenlemeler yapmaya ittiğini belirtti.

Birçok ülkede sağlığın pahalılaşmasının insanları fakirliğe itecek noktada olduğunu kaydeden Taçoy, tüm ülkelerin sağlık için en iyi fon birikiminin nasıl olabileceğini ve finansal riskin paylaşılması için havuz sisteminin nasıl yapılabileceği konularında fikir üretmek durumunda olduklarını söyledi.

Sağlık finansmanının işlevlerinden ikisinin, bireylerin sağlık hizmetlerini uygun bir şekilde satın alabilmek ve kaynak sağlamak olduğunu kaydeden Taçoy, havuz sistemiyle zenginlerin yoksulları, sağlıklı olanların hastaları, gençlerin yaşlıları sübvansiye edeceği için hakkaniyetli havuz sisteminin önemli olduğunun altını çizdi.

Sağlık hizmetleri finansmanında sigortacılık uygulamasının bir risk taşıdığını söyleyen Taçoy, sosyal sağlık sigortasının ve genel sağlık sigortasının en önemli özelliğinin prim miktarının kişinin gelir miktarına göre değişmesi olduğunu söyledi.

Şu anda sağlık primi olarak yüzde 2, iş görmezlik primi olarak yüzde 2 ve iş kazası için yüzde 2 primler ödenmekte olduğunu kaydeden Taçoy, bu yeni asgari ücrete uygulandığında toplamda 271 TL gibi bir rakama denk geldiğini ifade etti.

“Bu rakam bizim için yeterli midir?” diye soran Taçoy, aralık ayında yaptıkları harcamaların 3 milyon 300 bin TL olduğunu, ilaç ödemleri ve benzeri ödemelerle bu rakamın 10 milyon TL’ye çıktığını vurguladı.

Taçoy, genel sağlık sigortası yasa çalışması hakkında da bilgi vererek, mevcut sitemde bu yıl için 623 milyon TL’lik bir gelir öngörüldüğünü ve bu gelirin genel sağlık siteminin çalıştırılmasına yetmesinin imkansız olduğunu kaydetti.

Genel sağlık sigortası sisteminin sosyal sigortalar çatısı altında ayrı bir yönetim şekli ve müdürlük olmasını öngördüklerini kaydeden Taçoy, 2023 yılında yasanın tamamlanarak, Meclis’ten geçmesiyle bazı sorunlara çözüm yolu bulmuş olacaklarını ifade etti.

Ortalama yaşam süresinin erkeklerde 79, kadınlarda yüzde 83’e yükselmesinden dolayı yaşlı nüfusun arttığını söyleyen Taçoy, 43 bin 600 emeklinin yaklaşık 9 bininin 80 yaşın üzeri olduğuna işaret ederek, yaşam süresinin uzamasının artan masrafları gündeme getirdiğini belirtti.

CTP Lefkoşa Milletvekili Devrim Barçın da sunumuna, bugün gerçekleştirilen paneli çok kıymetli bulduğunu söyleyerek başladı.

Barçın, asgari ücretle çalışan sigortalıların emeklilik sorunlarına değinerek çözüm önerileri sundu.

Sosyal güvenlik sistemlerini tartışabilmek için rakamların ortaya konulması gerektiğini belirten Barçın, mevcut sosyal sigortalar sisteminde 3 bacak olduğunu söyledi. Barçın, işçinin yüzde 9, işverenin  yüzde 11 ve devletin Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında her çalışanın sigortaya beyan ettiği brüt maaşın yüzde 6,5’i kadarını koyduğuna işaret ederek, devletin bu sene koyduğu rakamın 1 milyar 800 milyon TL olduğunu belirtti.

Barçın, Sosyal Sigortalar Yasası’na haiz sigortalı sayısının 43 bin 231 olduğunu, Sosyal Güvenlik Yasası’na haiz aktif sigortalı sayısının 72 bin 16, Sosyal Sigortalar Yasasın’dan emekli maaşı alanların 42 bin 332, Sosyal Güvenlik Yasası’ndan emekli olanların sayısının ise 405 olduğunu söyledi.

Sosyal Sigortalar Dairesi’nde Sosyal Güvenlik Yasası geçtikten sonra havuzun ayrılması ve ayrı bir yönetim kurulu, ayrı tüzük olması gerektiğini kaydeden Barçın, orada toplanan primle mevcut emekliler ödendiği için bugüne kadar ayrı bir fon ve yönetim kurulu oluşturulamadığını söyledi.

115 bin 300 toplam sigortalı sayısı bulunduğunu ifade eden Barçın, Sosyal Sigortalara prim ödeyen kamu çalışanı sayısının 17 bin 255 olduğunu ve bunun da toplam içinde yüzde 14.96’ya denk geldiğini belirtti.

Özel sektörde ücretli çalışan ve Sosyal Sigortalara prim ödeyen KKTC vatandaşı sayısının 46 bin 928 olduğunu söyleyen Barçın, bu rakamın toplam sigortalı içerisindeki payının yüzde 40.69 olduğunu paylaştı.

Vatandaş olmayan yabancıların yüzde 43.51 oranındaki 50 bin 179 kişi ile Sosyal Sigortalara prim ödeyen ücretli çalışanların çoğunluğunu oluşturduğunu bunun da iş gücü noktasında politika oluşturma açısından önemli bir veri olduğunun altını çizdi.

Barçın, kendi nam ve hesabına çalışanların sayısının 12 bin 500 olduğunu toplam içerisinde prim yatıranların yüzde 10.84’ünü oluşturduğunu belirtti.

Asgari ücret üzerinden yatırım yapanların sayısını açıklayan Barçın, yüzde 53.83 ile 55 bin 344 kişinin yatırımlarının asgari ücret seviyesinde yapıldığını belirtti.

Barçın, kayıt dışılığın Sosyal Sigortalar ve İhtiyat Sandığı rakamları karşılaştırılarak kolaylıkla saptanabileceğini, Sosyal Sigortalara yapılan asgari ücret beyanı ile İhtiyat Sandığı’na yapılan beyan arasında fark olduğunu, bunun da kayıt dışılığı ortaya çıkaran bir anomali olduğunu söyledi.

Asgari ücret üzerinden prim yatıranların emeklilikte yaşadığı sıkıntılara değinen Barçın, bu sıkıntının 1 Şubat 2012 tarihinde çıkarılan yasa sonrası başladığını savundu.

Devrim Barçın, daha önce sosyal devlet anlayışı gereği 1976’dan 1 Şubat 2012‘ye kadar asgari ücret üzerinden 25 yıl boyunca prim yatıranlara aradaki fark maliye tarafından finanse edilerek bir asgari ücret emekli maaşı verildiğini söyledi.

Barçın, 1 Şubat 2012’de “artık sigorta emeklilerinin maaşları asgari ücrete endeksli olmayacak, hayat pahalılığı oranında artırılacak” dendiğini ve devletin aradaki farkı finanse etmeyi bıraktığın kaydetti.

1 Şubat 2012’den yapılan değişiklikle kısmi maaş alanlar hariç, 15 yıl ve üzerinde prim yatırarak tam maaş almaya hak kazanan toplam sigortalı emekli sayısının 31 bin 3 kişi olduğunu belirten Barçın, bunların içerisinde 12 bin 772 kişinin   asgari ücretin altında emekli maaşı aldığını söyledi.

CTP olarak hazırladıkları önerilere de değinen Barçın, asgari ücret üzerinden yatırım yapılmasını engellemek için asgari yatırım basamağı getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Barçın, sektörlerin meslek kodları belirlenerek, bir profesörün yatırımının artık asgari ücretten yatırılmamasını ortaya koyacaklarını belirtti.

Barçın, “Bu ülkede kaynak vardır, aktüeryal dengeyi kurabilecek çok nitelikli hocalarımız, insanlarımız vardır. Niyetimiz var mıdır, önemli olan budur. Biz CTP olarak bu niyeti ortaya koyuyoruz” dedi.

-Tekakpınar

Panele video konferans yöntemiyle katılan Erçin Tekapınar da konuşmasında ülkedeki sosyal güvenlikle ilgili durumdan bahsederek, KKTC’de sosyal güvenlikle ilgili hizmetlerin primlerle ve devlet katkısıyla sağlandığını kaydetti.

KKTC’deki sosyal sigortalar sisteminin sürdürülebilirlik noktasında çok kötü durumda olmadığını, birtakım eksikleri olduğunu ancak sistemin sürdürülebilirlik açısından kötü durumda olmadığını ve bunun sevindirici olduğunun söyledi.

Sosyal Sigortalar Dairesi’nin 2008-2009 yıllarında sürdürülebilir olmadığı durumları da gördüğünü belirten Tekakpınar, çok ciddi finansman açıkları ve birçok bankadan borçlanıldığı günlerin ardından bugünlere gelinmesinin sevindirici olduğunu kaydetti.

Bugünkü noktaya gelinirken reform süreci gibi mihenk taşları reform süreci yaşandığını anlatan Tekakpınar, sistemin sürdürülebilirliği için ciddi katkılar sağlandığının altını çizdi. Tekakpınar, 2008-2012 yılları arasında yapılan yasal düzenlemelerden bahsederek, bu dönemde sistemin parametreleriyle ilgili konulara ciddi şekilde kafa yorulduğunu anlattı.

2008 yılında sistemin yapısal sorunlarına değinen Tekakpınar, erken emekliliğin çok ciddi yapısal sorun olduğunu aktif pasif oranının disiplinin çok ciddi bir sorun olduğunu, iş gücüne katılım oranının da aynı şekilde ciddi sorun olduğunu söyledi. Tekakpınar, aylık bağlama yönteminin adil olmasının da çok önemli olduğunu, bunlarla ilgili çalışmaların yapıldığını ancak sonuç almanın bir süreci içerdiğini, finansal açıkların kapatılması noktasında 2017 yılına kadar birtakım zorluklar yaşandığını kaydetti.

Tekakpınar 2017 yılına gelindiğinde sistemin artık ciddi anlamda yapısal sorunlarının çözülmüş olduğunu, iş gücü piyasası ve istihdam yönetimi sorunlarının çözümü için fırsatlar yakalanmasına imkân verdiğini söyledi.

Erçin Tekapınar, yapısal sorunların çözümünde kayıt dışı istihdamla ilgili düzenlemelerin yapılması ve asgari ücretle ilgili yeni yasanın mutlaka hazırlanması ve sistemin gelirlerini mutlaka artırıcı çalışmaların içinde olmak gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Fatma Güven Lisaniler de, kadınların iş gücüne katılımıyla ilgili sunum gerçekleştirdi.

Lisaniler, KKTC’de emek piyasasında istihdam açığı olduğunu belirterek, buna karşın kadının iş gücüne katılım oranının yüzde 30 olduğunu, bu rakamın İngiliz Sömürge Yönetimi’nde de yüzde 26 civarında olduğunu söyledi.

Kadınların aynı şartlarda, erkeklerle aynı maaş ve ücreti almadığını kaydeden Lisaniler, fırsatlar ve şartlarda da eşitsizlik olduğunun altını çizdi.

Kadınların iş gücüne katılım oranının dünya ortalamasının altında olduğunu söyleyen Lisaniler, “Kayıt dışılığa rağmen kadın iş gücünün katılımı düşüyorsa bu ciddi bir sorundur. Böyle sosyal sigortalar ayakta kalamaz” dedi.

Pandemi döneminde erkek istihdamı artarken, kadın istihdamının 5 bin kadar azaldığını söyleyen Lisaniler, pandemi sonrasında işini kaybeden erkek sayısının ise kadınlardan fazla olduğunu kaydetti.

2008-2015 yılları arasındaki verilerden örnek veren Lisaniler, kadın ve erkeklerin aynı şartlarda istihdam edilmediğini, kadın erkek arasından farklı ücret olduğunu, en büyük farkın ise hizmet ve satış elemanları iş kollarında gerçekleştiğini söyledi.

Doç. Dr. Hasan Ulaş Altıok da mevcut sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği konusunda farklı görüşleri olduğunu ifade etti.

Altıok, sağlık sektörüne harcanacak paranın olmadığı, emeklilerin birçoğunun kendisine bakacak kaynağa sahip olmadığı, yüzde 85’e yakın katılımcının asgari ücretli gösterildiği bir sistemin sürdürülebilir olabileceğini düşünmediğini ifade etti.

Sosyal Güvenlik Yasası içerisindeki emeklilik konusuna değinen Altıok, yasada işveren ve çalışanların ödediği primin yüzde 12,5 olduğunu ve toplama bakıldığında emekli maaşlarının yüzde 50’sinin devlet tarafından sübvanse edildiğini kaydetti.

Altıok, 2021 yılında 138 bin kişinin gelir beyan ettiğini, toplam 12,5’lik primin 1 milyar TL’ye denk geldiğini, toplam emekli maaşının 2,4 milyar TL olduğunu, söz konusu yılda sistemde yüzde 55’lik açık oluştuğunu, aktiflerin çoğunluğunun da yabancı iş gücü olduğunu belirtti.

İşverenden toplanan primin yüzde 20 olduğunun söylendiğini, ancak bunun içinde sağlık için ayrılan oranın da bulunduğunu kaydeden Altıok, “Toplanan primden sağlık için hiç para harcamazsanız, açık yüzde 20’ye düşecek. 12.5 yerine prim yüzde 24 olursa açık kapanır” dedi.

Devletin asgari ücretin 7 katına kadar beyan edilen gelirlere emeklilik için yüzdelik olarak destek verdiğini söyleyen Altıok, bunun da anomaliye neden olduğunu ifade etti.

Altıok, yapılması gerekenler konusunda da, sistemin insanları içine çekebilmek için güvenilir hale getirilmesi gerektiğini, asgari ücretin altında gelir olmaması gerektiğini, maksimum düzeyde gelirleri olanların bu şekilde sübvanse edilmemesi gerektiğini, insanları vergi sistemine dahil edebilmek için gelir vergi oranını düşürmek gerektiğini ifade etti.

Altıok, “İnsanları daha fazla kayıt içine alarak, kayıt dışına çıkmalarını sağlayan yüksek dilimlerden vergi ödemekten onları geri adım attıracak uygulamaları yaparsak, gelir vergisi sistemiyle birlikte insanları sisteme dahil edersek hem kaybımızın minimalize olacağı, hem de sürdürülebilir olacağı bir sistem yaratabilmemiz mümkündür” dedi.