Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, 20 Temmuz 1974’ün; Kıbrıs Türkünün hayata yeniden bağlandığı, yok edilme riskiyle karşı karşıya kalmasının ebediyen sonlandığı ve yeniden doğdu gün olduğunu söyledi.
Ertuğruloğlu, 1974’ün, çözümün zeminini hazırladığını, adaya barış ve güvenlik getirmesinin yanında Kıbrıs adasının “Helen adası” olma hayalinin de sonu olduğuna da işaret etti.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, 20 Temmuz Barış Harekatının 50. Yıldönümü dolayısıyla Türk Ajansı Kıbrıs’ın sorularını yanıtladı.
Harekatın başladığı haberini, Beyrut Amerikan Üniversitesinde master eğitimi alırken öğrendiğini belirten Ertuğruloğlu, Mersin’den feribotla ülkeye geldiğini anlattı.
Harekat ile ilgili anılarını anlatan Ertuğruloğlu, Lefkoşalı olduklarını ve ülkeye döndükten sonra Eylül 1974 tarihlerinde arabasıyla Türk alayına gitmek için yola çıktığını, Rum ve Yunan alayları arasından geçtiğini hatırladığını söyledi.
Ender göçmen olmayanlardan olduklarını belirten Ertuğruloğlu, 1958’lerde de surlar içinde yaşadıklarını anlattı.
1974’ün Kıbrıs Türkü için önemine vurgu yapan Ertuğruloğlu, 1974’ün, Kıbrıs Türkünün hayata yeniden bağlandığı gün olduğunu kaydetti.
1974’ün, Kıbrıs Türkünün yok edilme riskiyle karşı karşıya kaldığı günün ebediyen sonlandığı, yeniden doğduğu, Helen adası olma hayalinin son bulduğu gün olduğunu belirten Ertuğruloğlu, adaya barış ve güvenlik getirdiğine de işaret etti.
Harekat ile iç barışın sağladığını, cuntaya son verdiğini ve çözüm zeminini hazırladığını beliren Ertuğruloğlu, Rum yönetiminin harekatı, Kıbrıs sorununun başlangıcı olarak göstermeye çalıştığını ancak bunun böyle olmadığını söyledi.
“O zaman 1964’ten beridir neden Kıbrıs’ta BM Barış Gücü var” diye soran Ertuğruloğlu, BM Barış Gücünün, Kıbrıs Türkünün yok olma ihtimali taşıyan dönemde adada olduğuna dikkat çekti.
Barış Gücünün o gün olduğu gibi bugün de aynı olduğunu, varlığının tartışıldığını, çünkü Kıbrıs Türk halkının varlığının, garantör Türk askerinin varlığı sayesinde olduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, “1974, Kıbrıs Türkünün doğum günüdür, egemenliğinin, varlığının sembolüdür” dedi.
Ertuğruloğlu, 1974’ün Kuzeyde coşkuyla kutlandığını, Güneyde ise ağlandığını, bu şekilde bir çok farklı tarihi günlerin olduğunu işaret ederek, adada sözde çözüm bekleyenlerin bunlardan ders çıkarmaları gerektiğini belirtti.
“Bir adada matem ve mutluluk olarak kutlamalar varsa, orada bir millet değil, iki milli varlık vardır demektir” diyen Ertuğruloğlu, Kıbrıs’ta, “Kıbrıslı” diye bir millet olmadığını, Türk ve Rumların olduğuna işaret etti.
Milli marşın da olmadığını, Türklerin Türkiye Rumların da Yunan marşını okuduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:
“Kıbrıs sorununda ortaya doğru tarif konursa çözüm olur yoksa olmaz. Rum tarafının ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ biz de azınlık olarak görülüyoruz, sorun budur. Bu şekilde 60 yıl müzakere edildi ne kazandık hiçbir şey… Devletle toplum mu devletle devlet mi müzakere edecek.
Eleştiriler yapılıyor ama doğru değil, seve seve müzakere masasına otururuz ama kim oturacak, başarısızlığı kanıtlanan bir masaya aynı şekilde dönmek doğru değil.
Bu duruşu 1974’e borçluyuz. 1974 olmasa adada Türk varlığı kalmayacak, Girit olacaktı.
Barış Harekatı ile ne kadar gurur duysak kutlasak azdır. Değerini iyi bilmemiz gerekiyor.”