Saniyede 300 milyon hücre içinden kanserli hücreyi bulabilen bir teknoloji geliştirerek tıpta çığır açan bir çalışmaya imza atan Harvard-MIT Üniversiteleri Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nden Profesör Doktor Mehmet Toner ve ekibi şimdi de bütün vücuttaki kanı taramak üzere yeni bir teknik geliştiriyor.
Amerika’nın önde gelen kurumlarından biri olan Harvard-MIT Üniversiteleri Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü profesörlerinden Mehmet Toner, hayatını kanser teşhisi çalışmalarına adamış bir bilim adamı.
Kanserin kandan yayıldığına dikkat çeken Mehmet Toner, kanserin neden olduğu 10 can kaybından 9’unun da bu yayılmadan kaynaklandığını söylüyor: “Yani bir yerde kanser vücudumuza sahip çıkıyor, immün sistem, bağışıklık sistemi uğraşamıyor artık büyüyen kanserle ve bunu yolda giderken transit halinde bulabilmek kanda, teşhis açısından çok önemli bir etkinlik.”
İnsan vücudundaki yaklaşık 37 trilyon hücrenin yüzde 95’inin kan hücresi olduğunu dile getiren Toner, dolayısıyla kandan teşhisin çok akıllıca ve kuvvetli bir yaklaşım olduğunu söylüyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Toner, “Şimdi biz bu kadar nadir bir hücre olduğu için daha da rutin bir şekilde bulabilmek için bütün vücuttaki kana bakmak üzere teknikler geliştiriyoruz. Aşağı yukarı 300 milyon hücreye 1 saniyede bakıp ayırabiliyoruz. Aşağı yukarı 2-3 trilyon hücreye yarım saat, bir saat içinde bakabiliyoruz. Yani teknoloji oldukça ileriye gitti, ileriye gittikçe teknolojinin yapacağı teşhisler de tabii daha iyi olmaya başlayacak. Bunların klinik çalışmaları daha çok erken safhasında. Bu bütün kandan bakılan hayata geçmedi daha, çok başlangıç seviyesinde. Özellikle COVID nedeniyle zaten 2 senedir bu tip çalışmalar durdu diyebilirim. Benim tahminim herhalde birkaç senesi daha var klinik çalışmaların doğru dürüst bitirilmesi için.”
Bu noktada merak edilen, bu teknolojinin maliyeti, yani ne kadar ulaşılabilir olacağı.
Prof. Toner bununla ilgili olarak da, “Hayata geçtiğinde çok kolay bir şey, yani fazla masraflı değil. Güzelliği zaten o, yani biyopsi yapmak gibi. Özellikle diyelim bir prostat kanseri olmuş veya göğüs kanseri olmuş bir insan prostatı veya göğüsleri alınmışsa ondan sonra buna biyopsi yapmak. Genellikle, kemik iliğinden yapacaksınız; bu hem çok acılı hem de bir sürü yan etkileri var. Halbuki bunu bir kan testi haline dönüştürmek çok doğru bir yaklaşım ve de öyle pahalı bir şey değil. Normal klinik çalışmalarda, bizim bugün yaptığımız, ki maliyeti bize birkaç yüz dolar ve laboratuvar seviyesinde bu, milyonlarca test yapıldığı zaman 10-20 dolara düşecek bir test.”
Son 10 senede kanserle mücadelede büyük atılımlar olduğunu hatırlatan Toner, bu süreçte kanserden kaynaklanan can kayıplarının ilk kez azaldığını dile getiriyor: “Hedeflenmiş tedavi yoktu. MRNA aşısı yoktu.
Immünoterapi yoktu. Bunların hepsinin değişik şekillerde etkisi oldu ve bir süredir kanserde de hayatı uzatmaya başlayabildik, dediğim özellikle stage 3-4 dediğimiz ileri safhadaki kanserlerde. Ve bu çok daha fazla hızlanmış bir vaziyette şu anda. Şimdi hem MRNA aşısını daha iyi yapabiliyoruz hem de daha iyi ‘target’ edebiliyoruz. Yani COVID’in büyük bir iyi yan etkisi diyelim ve bilimsel açıdan MRNA aşılarına kanserde de şimdi yatırımlar çok daha fazla arttı. Bunun böyle bir başarısı görülünce, muhtemelen benim tahminim, önümüzdeki birkaç sene içinde bazı kanserlerde çok daha etkili olduğunu gösterebilecek çalışmalar ortaya çıkacak. Yani aslında epey ümit verici bir durum.”
“Aslında kansere çare bulundu ama saklanıyor” yönündeki iddialara gülerek yanıt veren Toner, kanserin tek bir hastalık olarak algılandığı yanlışına dikkat çekiyor: “Kanser denince herkes bir tane hastalık gibi düşünüyor, aslında kanser 500 değişik hastalık. Aynı kanserin aynı kişide gününden gününe bile değişiyor. Çünkü genler değişiyor, genomik yapısı değişiyor. Agresifliği, ne kadar daha tehdit edici bir hastalık olduğu değişiyor, ne kadar daha ciddi olması değişiyor. İlaç şirketleri niye engellesin ki? O ilacı, bir tane şirket ele geçirip satar, yok öyle bir şey yani. Keşke olsa. Kanser çok zor bir hastalık. Yani bu şey demek gibi, ‘araba bulundu da araba şirketleri arabaları satmak istemiyorlar’ demek gibi bir şey. Mantıksız bir şey.”
Amerika’da kanser araştırmalarına ayrılan paranın en az yüzde 95’inin ileri safhadaki kanser vakalarına harcandığını söyleyen Toner, kanserde erken teşhisin önemini vurguluyor: “Kanserle yapılabilecek mücadeledeki en büyük atılım bence erken teşhis. Bugün erken teşhis yapılabildiğinde kanserde veya şansımız olup da bir iki hastada erken yakalandığı zaman bugünkü ilaçlar ve bugünkü yaklaşımlarla neredeyse tamamen tedavi ediyorsunuz, kanseri ortadan kaldırıyorsunuz. Dolayısıyla erken teşhis çok önemli. Erken teşhis ciddi bir şekilde çözüldüğü zaman kanserde bence en büyük etkisi o zaman olacak. Prostat, mide ve bazı diğer kanserler, göğüs kanserindeki gelişmeler hem teşhis açısından hem tedavi açısından daha ileride diğer kanserlere göre. Maalesef bu, bitmiş demek değil. Bir sürü arkadaşımız, 2 tane erkekten biri, 3 tane kadından biri hayatlarında kanserle mücadele edecekler. Fakat kaliteli yaşamak, daha uzun yaşamak amacımız, sevdiklerimize zorluk çıkarmadan yaşayabilmek.”
Öte yandan, bir tür cilt kanseri teşhisi konulması üzerine geride bıraktığımız günlerde ameliyat olan Başkan Joe Biden’ın eşi Jill Biden’ın, yaşadığı deneyimi kanser tedavisi araştırmalarına dikkat çekmek ve halkı düzenli tarama yaptırmaya teşvik etmek için kullanabileceği ve bunun da ABD’nin kanserle savaşını güçlendirebileceği konuşuluyor.
Toner de bununla ilgili görüşünü şu ifadelerle paylaştı: “Joe Biden başkan yardımcısı iken de oğlunu da bildiğiniz gibi kansere kaybettiği için, beyin kanserine, kanser konusunda çok hassasiyeti olan bir kimse ve Moonshot dediğimiz bir program başlattı ve hala o program devam ediyor, büyüyerek devam ediyor. Büyük yatırımlar yaptılar erken teşhis üzerine, kanser teşhis ve tedavisi üzerine yani. Biden aslında kanser için çok faydalı bir başkan.“
Bu örnek çalışmalar devam ederken teşhis ve tedaviye gerek kalmadan kanserin önlenmesi için alınabilecek önlemler de hayati önem taşıyor.